Tuna kıyısında bir gün...

 
Tuna kıyısında bir gün... Tuna kıyısında bir gün...

Çevresine hiç uymayan bir yapı. Sonraki yıllarda Neonazilerin her 6 Haziran’da burada toplandığı biliniyor. Şaraplık üzüm yetişiyor buralarda, Romalılardan günümüze dek. Her şey tablo gibi. Sislerin ardından güneş çıkıyor. Uzaklardan bir köprü görünüyor. Karaormanlar’dan gelen Tuna Nehri Regensburg’da genişliyor, büyüyor. mail@ahmet-arpad de",Sisler içinde Tuna’nın kıyıları. . Kentin biraz dışında yamaçlar bağlarla örtülü. Bugün hava güzel olacak Tuna kıyılarında. Heybetli duruşunun nedeni, Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın şehit düştüğü 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yenmesi olacak. Regensburg, 2000 yıllık bir kent. Dik yolun iki yanı hafif kar kaplı. Taş köprüleriyle ve yapılarıyla, alanlarıyla, sokaklarıyla, buralarda yaşayan rahat, cana yakın insanlarıyla. Tarih ve gelenek adım başında, kiliselerin Gotik kulelerinde, evlerin taş kemerlerinde, daracık sokakların taşlarında. Törene 800 kişilik bir koro eşlik etmişti. Regensburg’un taş sokakları gezmekle bitmiyor. 365 mermer basamak Tuna Nehri’ne ve ovaya bakan bu görkemli tapınağa uzanıyor. Biraz ileride büyükçe bir alan. Büyük bir Yunan tapınağı. Romalıların yaptığı; ortaçağın bozamadığı, dünya savaşlarında düşmanın bombalamadığı günümüz insanının da yolları genişletmek amacıyla yıkmadığı yapılar. Taş kaidesinde bu kişinin Avusturya prensi Don Juan olduğu yazıyor. Kendine vadiler açıyor. 1786’da Goethe, “Regensburg çok güzel bir yer” diye yazıyor gezi günlüğüne. Tepede bir tapınak. Bu, yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss’un Regensburg’lulara armağan ettiği karayolu köprüsü. Kayaları yararak güneydoğuya yolunu sürdürüyor. O gün yaklaşık 200 bin insan akın akın Regensburg ve tapınağa gelmişti. Regensburg’da. Alman ırkının “övgü tapınağı” Walhalla’ya Hitler; 6 Haziran 1937’de “Yapıtlarında Almanlık damarı var” dediği besteci Anton Bruckner’in büstünü koydurtmuştu. Yaklaşık 180 yıl önce Bavyera Kralı I. . yüzyılda Mozart yaşamının bir bölümünü severek burada geçiriyor. Düşler içindeki küçük köylerin, burçlu kalelerin, yüksek şatoların, sık ormanların arasından geçiyor. Hepsi de küçük ve sevimli. Giriş katlarında dükkânlar, lokantalar, kahveler, butikler ve birahaneler. Eski çağlarda at arabalarının geçtiği bu daracık sokaklar günümüzde her türlü araca kapalı. Orada bir heykel. ",. Kocaman! Tıpkı önünde durduğum tapınak gibi. Uzaklardan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. MOZART DA BURADAYDIRoma Kralı March Aurel’in. Ludwig’in kalıtı. Heybetli ve gururlu duruyor. Daha ötelerde, sisler arasında kilise kuleleri, tarihi yapılar, eski taş evler. . . İsa’dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg Ortaçağda Avrupa’nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biriydi. 18. Sislerin ardında güneş. Sağ, sol eski yapı. Yamaçlarda üzüm bağları.

Tuna kıyısında bir gün...

Eski çağlarda at arabalarının geçtiği bu daracık sokaklar günümüzde her türlü araca kapalı. O gün yaklaşık 200 bin insan akın akın Regensburg ve tapınağa gelmişti. Taş köprüleriyle ve yapılarıyla, alanlarıyla, sokaklarıyla, buralarda yaşayan rahat, cana yakın insanlarıyla. 1786’da Goethe, “Regensburg çok güzel bir yer” diye yazıyor gezi günlüğüne. Kayaları yararak güneydoğuya yolunu sürdürüyor. . Heybetli ve gururlu duruyor. Dik yolun iki yanı hafif kar kaplı. . 18. Regensburg’un taş sokakları gezmekle bitmiyor. yüzyılda Mozart yaşamının bir bölümünü severek burada geçiriyor. Düşler içindeki küçük köylerin, burçlu kalelerin, yüksek şatoların, sık ormanların arasından geçiyor. ",. Taş kaidesinde bu kişinin Avusturya prensi Don Juan olduğu yazıyor. mail@ahmet-arpad de",Sisler içinde Tuna’nın kıyıları. Uzaklardan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. Yamaçlarda üzüm bağları. Sislerin ardından güneş çıkıyor. Bu, yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss’un Regensburg’lulara armağan ettiği karayolu köprüsü. Giriş katlarında dükkânlar, lokantalar, kahveler, butikler ve birahaneler. Kentin biraz dışında yamaçlar bağlarla örtülü. Sonraki yıllarda Neonazilerin her 6 Haziran’da burada toplandığı biliniyor. . İsa’dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg Ortaçağda Avrupa’nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biriydi. Büyük bir Yunan tapınağı. Sağ, sol eski yapı. Tarih ve gelenek adım başında, kiliselerin Gotik kulelerinde, evlerin taş kemerlerinde, daracık sokakların taşlarında. Bugün hava güzel olacak Tuna kıyılarında. Yaklaşık 180 yıl önce Bavyera Kralı I. Törene 800 kişilik bir koro eşlik etmişti. Her şey tablo gibi. . Regensburg’da. Şaraplık üzüm yetişiyor buralarda, Romalılardan günümüze dek. 365 mermer basamak Tuna Nehri’ne ve ovaya bakan bu görkemli tapınağa uzanıyor. Biraz ileride büyükçe bir alan. Heybetli duruşunun nedeni, Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın şehit düştüğü 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yenmesi olacak. Kocaman! Tıpkı önünde durduğum tapınak gibi. Ludwig’in kalıtı. Tepede bir tapınak. Daha ötelerde, sisler arasında kilise kuleleri, tarihi yapılar, eski taş evler. Karaormanlar’dan gelen Tuna Nehri Regensburg’da genişliyor, büyüyor. Çevresine hiç uymayan bir yapı. Hepsi de küçük ve sevimli. Regensburg, 2000 yıllık bir kent. Orada bir heykel. Romalıların yaptığı; ortaçağın bozamadığı, dünya savaşlarında düşmanın bombalamadığı günümüz insanının da yolları genişletmek amacıyla yıkmadığı yapılar. Uzaklardan bir köprü görünüyor. Kendine vadiler açıyor. MOZART DA BURADAYDIRoma Kralı March Aurel’in. Alman ırkının “övgü tapınağı” Walhalla’ya Hitler; 6 Haziran 1937’de “Yapıtlarında Almanlık damarı var” dediği besteci Anton Bruckner’in büstünü koydurtmuştu. Sislerin ardında güneş.