Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Yani telefon görüşmesi olamazdı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. 140. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Evrendeki zamanın durumu budur. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Yani ortada uzay yoktur. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. e S. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. . Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. g. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. 140Prof.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. ” Richard Muller a.

Zaman Nedir?

Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Evrendeki zamanın durumu budur. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. 140Prof. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. e S. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. g.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. 140. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. ” Richard Muller a. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Yani ortada uzay yoktur. . Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs.