Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Evrendeki zamanın durumu budur. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. g. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. 140Prof. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. 140. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. . e S. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. ” Richard Muller a. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Yani ortada uzay yoktur. Yani telefon görüşmesi olamazdı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür.

Zaman Nedir?

gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. . Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. e S. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. g. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Evrendeki zamanın durumu budur. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. 140. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. 140Prof. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Yani ortada uzay yoktur. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. ” Richard Muller a. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur.